Aşağıda, “Türkiye’de kaç tane kültür merkezi var?” sorusuna dair düşündürücü, eleştirel bir bakış sunan ve okuyucuyu tartışmaya davet eden bir blog yazısı — cesur, net, harekete geçirici bir üslup ile.
Türkiye’de Kaç Kültür Merkezi Var? ve Neden Bilmiyoruz?
Merhaba — bugünkü konumuz aslında bir sayı değil, bir sorunsal. “Türkiye’de kaç kültür merkezi var?” sorusuna bakarken, sayıya değil; belirsizliğe, hatalara, görmezlikten gelinen gerçeklere yaklaşıyoruz. Çünkü gerçekte bu soruya net bir cevap yok. Ve bu, bizim kültürel altyapımız hakkında düşündürmesi gereken bir eksikliği gösteriyor.
Neden “Kesin Bir Sayı” Yok?
Resmî kurumlardan, STK’lara, belediyelerden özel girişimlere kadar pek çok “kültür merkezi” tanımı mevcut — ancak bu kavram evrensel, net, sabit değil. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (Kültür Bakanlığı), kendi internet sitesinde “kültür merkezleri” kategorisinde rapor sunuyor; fakat bu raporlar genelde sınıflandırmalı; hangi yapının “merkez”, hangisinin “salon” veya “aktivite alanı” sayıldığı net değil. ([Kültür ve Turizm Bakanlığı][1])
Bazı haber sitelerinde ya da bloglarda “Türkiye’de binlerce kültür merkezi var” gibi ifadeler görebiliyoruz — fakat bu iddialar genelde kaynak göstermiyor; bu da verinin güvenilirliğini zayıflatıyor. Örneğin bir sitede “Türkiye’de kültür merkezi sayısı kesin olarak bilinmiyor” deniyor. ([Bilgi Dünyası][2])
Durum böyle olunca: Resmî kayıtlar yetersiz, bağımsız kaynaklar tutarsız, medyada dolaşan sayılar belirsiz… Yani bir araya gelmiş, doğrulanmış, güncel bir liste yok.
Kültür Merkezleri: Var Ama Nerede, Kaç? Soruları Açık
Bazı veriler yalnızca il bazında ya da tek şehir özelinde verilebiliyor. Örneğin, 2025 verilerine göre İstanbul’da yaklaşık 206 kültür merkezi olduğu öne sürülüyor. ([Poidata][3]) Bu rakam — yalnızca İstanbul özelinde bile — bize Türkiye çapında kaç merkez olabileceği konusunda uçuk tahminler yapmamızı sağlasa da, bu tahmin sağlam değil: Çünkü diğer iller için benzer güvenilir sayımlar yok.
Kaldı ki “kültür merkezi” tanımı bile muğlak: Büyük salonlar, küçük mahalle merkezleri, sanat galerileri, tiyatro sahneleri, belediye toplantı salonları — kimisi “kültür merkezi” sayılırken, kimisi sayılmaz. Bu belirsizlik, istatistiği neredeyse imkânsız kılıyor.
Bu Belirsizlik Ne Anlama Geliyor?
Kurumsal plansızlık: Eğer tam bir envanter, resmi kayıt yoksa, kültür politikası oluşturmak da tutarsız olur. Nereler ihtiyaç sahibi, nereler atıl durumda, kimlere ulaşamıyoruz — bilmiyoruz.
Şeffaflık ve hesap verebilirlik sorunu: Kültür merkezi açıldı, ama yenilendi mi, kapandı mı, kaç kişiye ulaştı — bunlar görünmez. Kamuya açık bir “kültür merkezi haritası/istatistiği” yok.
Eşitsizlik maskesi: Büyük şehirlerde, zengin belediyelerde sayısı yüksek kurumlar; küçük yerlerde, kırsalda ya hiç yok ya da kayıt dışı/sınırlı. Bu da kültüre erişimde kalıcı eşitsizlik demek.
Kültür Merkezlerinin Rolü — Ama Yeterli mi?
Elbette: Kültür merkezleri toplumun sanata, kültüre, kolektif etkinliklere erişimini sağlıyor. Sanatçılar için sahne, gençler için atölye, toplum için buluşma noktası. ([Bilgi Dünyası][4])
Örneğin Atatürk Kültür Merkezi gibi simgesel yapılar — büyük salonlar, konserler, tiyatrolar sunuyor; ama bu merkezlerin sayısı sınırlı, ulaşımı bazen zor, bilet fiyatları herkes için uygun değil. ([İST Dergi][5])
Buna karşılık, küçük mahalle salonları, yerel halk merkezleri, perhaps birçok “kültür merkezi” resmi kayıtlarda bile görünmüyor. Yani kültür, resmi rakamların ötesinde yaşıyor ama resmi veri eksik.
Bu Sorunlar Neden Önemli?
Çünkü kültür yalnızca eğlence ya da elit kesime ait bir alan değil — kimlik, aidiyet, birlik, ifade özgürlüğü, demokrasi ve toplumsal adalet meselesi. Eğer kültür merkezleri kayıt dışı, eşitsiz, plansızsa; toplumsal kutuplaşma, kültürel ayrışma ve ifade sınırlamaları beslenir.
Ve bu eksiklik — istatistiğin olmaması — yalnızca teknik değil: aynı zamanda politik. Kültüre erişim hakkı, kayıtlarda “merkez” sayılmamış bir kulübe ya da derneğe bağlı bırakılabilir. Bu da fırsat eşitsizliğini meşrulaştırır.
Belirsizlik Bir Tercih mi, Bir Suç mu?
Türkiye’de “ne kadar kültür merkezi var?” sorusuna yanıt veremiyor olmak — bu yalnızca eksik yönetime değil, kamusal bilincin yokluğuna da işaret ediyor olabilir. Kültür sadece elitlerin, büyük şehirlerin tekelinde kalıyor gibi duruyor. Çoğu insan — özellikle kırsalda, taşrada, dezavantajlı mahallelerde yaşayan — kültüre erişim hakkından bihaber.
Bu bir tercih olmuş olabilir mi? Ya da görmezden gelinen bir hak? Belediyeler, devlet organları, sivil toplum — kim kimi düşünmüş?
Ve bugün sormamız gerek: Kültür merkezleri sayılmayan, kayıt dışı bırakılan bu yapılar; kimlere hizmet ediyor? Sahip oldukları toplumsal değer, kimler için erişilebilir?
—
Soru bana: Sizce neden hâlâ resmi ve kapsamlı bir “kültür merkezi envanteri” yok? Bu belirsizlik kimseye ne kazandırıyor? Kültüre erişim hakkı eşit şekilde sağlanabilir mi gerçekten? Yorumlarınızla tartışmayı büyütelim.
[1]: “T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı”
[2]: “Türkiye’de kaç tane kültür merkezi var? – bilgidunyasi.com”
[3]: “Complete List of Cultural Centers in İstanbul, Turkey”
[4]: “Kültür Merkezi nelerdir? – bilgidunyasi.com”
[5]: “Nereden nereye: Atatürk Kültür Merkezi – istdergi.com”